Okuyan: “Hükümetin özelleştirme itirafı”
6 mins read

Okuyan: “Hükümetin özelleştirme itirafı”

Podcast yayını TKP’nin Sesi’nde bugün, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’la Haftaya Bakış’a yer verildi.

Haftanın gündemlerini ve öne çıkanlarını değerlendiren Okuyan, ilk olarak Mehmet Şimşek’in Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait varlıklarla ilgili özelleştirme açıklamasını ele aldı.

İktidar cephesinden gelen tuhaf açıklamaların itiraf niteliği taşıdığına dikkat çeken Okuyan, ”Dendi ki ‘Bakan yeni bir şey söylemiyor. Zaten özelleştirme programı kapsamında olan işletmeler bunlar’. Aslında böylece hükümet örtülü de olsa özelleştirmenin iyi bir şey olmadığını itiraf etmiş oldu. Babalar gibi satarımla başlamışlardı, 20 yıl sonra sesleri daha cılız çıkıyor. Ama o uğursuz yolculuklarına devam ediyorlar” dedi.

İLGİLİ HABER: Nilüfer Göle kendine değil Odatv’ye kızıyor… Dönek pişmanlığı

SALDIRI ‘KAMU YARARI’NA

Bakan Şimşek’in ‘Satış yok, özelleştirme var’ diyerek yumuşatmaya çalıştığı özelleştirme paketi içerisinde Elektrik Üretim A.Ş.’ın (EÜAŞ) da yer aldığını hatırlatan Okuyan, ‘Niye satıyorlar’ sorusuna şu yanıtı verdi:

”Bu işletmenin kuruluş amacında ‘kamu yararını gözetir’ diyor ya işte saldırdıkları budur. Türkiye’de enerji sektörü yamalı bohçadır. İrili ufaklı bir sürü şirket kamu kaynaklarını ve halkın cebini yağmalayarak halkın en temel ihtiyacı olan elektrikten büyük paralar kazanmaktadır. Büyük para yanlış oldu, çok büyük para. Bunlar altyapı yatırımı yapmıyor, faturaları şişiriyor. Tamamen kâra yöneldikleri için Türkiye’nin olanak ve ihtiyaçlarıyla uyumsuz bir enerji politikasını dayatıyorlar. EÜAŞ falan diye küçümsüyor hükümet. Küçümsedikleri kamu kuruluşunun bünyesinde onlarca termik ve hidroelektrik santral var.”

‘ÖZELLEŞTİRMENİN İYİSİ KÖTÜSÜ OLUR MU?’

Muhalefet partilerinin özelleştirme paketine yönelik eleştirilerini yorumlayan Okuyan, ”Soruyorum onlara neden şimdi bu paket? Özelleştirmenin iyisi kötüsü olur mu? Özelleştirmelere karşıysan diyeceksin ki ‘Biz bütün özelleştirmeleri yeniden devletleştireceğiz’. Diyemezler. TKP dışında kimse bunu diyemez. Bu ülkede demir çelik fabrikaları, şeker fabrikaları, TÜPRAŞ, SEKA ve yüzlerce işletme özelleştirildi. Bunlar halkın malıdır, bunları geri alacağız. Dahasını da söylemek gerekiyor. TKP ekonomideki bütün temel sektörlerde acil devletleştirme öneriyor. Temel hizmetlerdeyse bunun lafı bile olmaz” diye konuştu.

‘LİBERALLER YİNE ERDOĞAN’IN PEŞİNDEN GİDİYOR’

Cumhuriyet’in eski düşmanları yeni “sevdalıları” liberallerin 29 Ekim tutumlarına da değinen Kemal Okuyan, şunları söyledi:

”Gözümüz yollardaydı. Önce Hasan Cemal şöyle bir kıpırdadı sonra diğerleri sökün etti. En son Nuray Mert’in dili çözüldü. AKP’nin cumhuriyetle hesaplaşmasında ona destek veren bütün liberaller şimdi cumhuriyetle barışmaya çalışıyor, Atatürk’ü öve öve bitiremiyor. Daha önce cumhuriyetin kuruluşuna karşı devrim bile diyorlardı. Halifeliğin kaldırılmasının Türkiye’de demokratikleşmenin önüne geçtiğini söylüyorlar, latin alfabesine geçişi lanetliyorlardı. Ancak olmadı. Türkiye toplumunun geniş bir kesimi örgütsüz ve yönsüz de olsa cumhuriyeti ve onun kazanımlarını sahiplenmeye devam ediyor.”

Liberallerin bir kez daha AKP’nin peşinden gittiğini kaydeden Okuyan, ”Erdoğan ve arkadaşları da toplumdaki direnci görünce ‘yerli ve milli’ söylemiyle Milli Mücadeleyi kendince yorumlayıp Osmanlı’yla cumhuriyeti iç içe geçirdi ve en sonunda 29 Ekim’i Vahdettin denen işbirlikçinin adını koruyan sarayda selamladı. Bizim liberallerimiz de aynı yolda. 1919-1923 arasında olanları tarihsel bağlamından koparıp kendi piyasacı, sivil toplumcu, Amerikancı yaklaşımlarına meze etmeye çalışıyorlar. Hodri meydan. Biz sizinle ve sizin gibilerle mücadele konusunda deneyimliyiz. Öyle karşınızda hamasetle, nostaljiyle, goygoyla hareket edenler yok” ifadelerini kullandı.

Liberallerin cumhuriyetçilik ve Atatürkçülük yarışına yanıtı işçi sınıfı ve aydınların vereceğini kaydeden Okuyan, değerlendirmesini şu sözlerle sonlandırdı:

”100 yıl önce yaşanan 100 yıl öncesinin koşullarında, 100 yıl öncesinin taraflaşmasında, 100 yıl öncesinin toplumsal dinamiklerinde değerlendirilir. 100 yıl önce emperyalist işgale ve İstanbul’daki saraya karşı devrimci bir mücadele verilmiştir. Bu haklı bir mücadeledir. Bir büyük ilerlemedir. Mustafa Kemal de bu tarihsel döneme liderlik etmiştir. Kuruluştan sonraysa adım adım yeni bir süreç başlamıştır. Sermaye gelişmiş ve güçlenmiştir. Toplumun çıkarlarının yerine özel çıkarlar geçmiştir. Laiklik ve bağımsızlık ilkesi bir ayak bağı olarak görülmüştür. Biz 100 yıl öncesine dönemeyiz. Çünkü ne Türkiye ne dünya 100 yıl öncesine benziyor. Öte yandan emperyalizm yine tehdit, din istismarcıları yine tehdit. Ve bu kez Türkiye’de, çok güçlü bir emperyalizm ve din istismarcılığıyla bütünleşmiş bir sermaye sınıf var. Ülkenin bütün kaynaklarına el koymuşlar. 100 yıl öncesine dönemeyiz ama 100 yıl öncesinin iradesi yenileyebiliriz. Liberaller istedikleri kadar cumhuriyetçilik, Atatürkçülük yarışına girsin. Türkiye işçi sınıfı ve yurtsever aydınlarımız devrimin yolunu TÜSİAD’çılardan, fonculardan, NATO’culardan temizlemesini bilecek.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir